6 Ocak 2013 Pazar

Birinci bölüm (Jelibon)

    Duyuyor musun sevgilim. Aşkımıza yazılan ağıtlar okunuyor. Karartılar da gölgeler hayallerimizi oynuyor. Sessizce seyrediyorum mum ışığında canlanan anıları.
    İlk anımız canlanıyor hayal perdesinde....
    Karamsar bir gündü. Telaşla kendimi yollara atmıştım. Son durağında indim metrobüsün, hızlı hızlı merdivenlerden çıkıp üst geçidi bir çırpıda geçtim. Biraz uzakta tatlı bir adam bekliyordu. Birden yüzü değişti, ürktüm. Acaba beğenmemiş miydi beni ? İlk izlenim hep önemli olmuştur benim için ve o an aşık olmuştum biliyorum. Ama o sanki tedirgindi, yaklaştım. Yüzüne bakmak için tüm gücümü topladım. Ufacık bir red edilme kıracaktı beni, fakat gözlerinin içinde ki bir ışıltı cezbediyordu beni. Alal acele bir şeyler içmeyi önerdi.
 Tarifsiz bir heycanla yürüyordum yanında. Neresi olsun, ne yiyelim, ne içelim diye soruyor, bense bir hayalin peşinde gidiyordum. İçimden bir ses aradığın o diyordu. Aşkın olacak o. 
     Karar verip bişeyler yemek için hamburgerciye girdik. Elimde ne varsa eline tutuşturup üst kata çıkmasını istedim. Ben her şeyi alıp gelirim .! O an her şeyimi verirsem belki gitmez benimle biraz daha kalır diye düşünmeye başlamıştım. Bir şeyler alıp yanına gittiğimde titrediğimi hissettim. Sesi kulaklarım da yankılanıyor, sözleri beynime hücum ediyordu. Sohbet sohbeti açıyor, bir konudan diğerine geçiyorduk. Son yudumları da alınca içimi bir korku kapladı. Şimdi gitmek isticek bir daha da aramayacaktı beni. 
   Yürümeyi teklif etti. Oh sanırım bir deprem atlattım. Sahilde yan yana gezerken çocuklar gibiydim, hiç bir şey mutsuz edemezdi beni. Uzun bir yürüyüşten sonra bir yerde oturmaya karar verdik. Doğa beni seviyor. Şiddetli bir rüzgar esti önce ve hafif bir yağmur. Evet doğa beni seviyor, hep böyle bir ortamda aşık olmak istemiştim. Kapalı bir mekan bulup bir kaç çay içmeye karar verdik. İlk tavlamızı oynadık. Aslında iyi oynarım ama onunla olmayı düşünmekten sürekli yenildim. Sonrasında beni durağa kadar bıraktı ve ruhumun içine baktı. Allahım galiba ölüyorum.
   Bir sonraki gün beraber yemek yemeğe karar verdik. Evinin yakınlarında ki bir restoran ta götürdü beni. Tarihten bir parça, ahşap Osmanlı yapısı nezih bir yer. Özenle hazırlanmış masalar, denizi gören camlar, ahşap oymalı tavan. Be ben rüyamı görüyorum ? Baş başa yemeğimizi yeğip, biraz daha beraber zaman geçirmek için restoran'tın çay bahçesine geçtik. Yağmur seni seviyorum.... Yağmur damlalarından kaçırarak çayları getirmeye çalışıyordum. Masa'da oturmuş beni seyredişi o kadar hoşuma gidiyordu ki ...
Fakat ışık, hava, bulunduğumuz yer, oturduğu konum karşısında oturup onu seyretmek imkansız gibi geliyordu. Vakit geç olmaya başlayıp, tekrar yola çıktığımda bir parçam orada kaldı.
    Ve üçüncü buluşmamız, evine gidiyordum. Şirin bir oda, tatlı bir adam. Beraber sevdiğimiz şarkıları dinledik, film izledik. Teni tenime deydikçe kalbim duracak gibi oluyordu. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum, ilk öpüşü aklımı aldı. Elim tenine deydiğin de, bedenini sardığımda... Dünya durdu, herşey tersine dönüyor. Ayak uyduramaz oldum. Bu bu ten içimi yakıyor, tarifsiz bir tad tenim de dolaşıyor.
   Mum alevi sönüyor sevgilim, karanlık üstüme geliyor. Gözlerimi kapatıp güneşi andıran gözlerini düşünüyorum. Ben karanlıktan korkarım bilirsin Sevgilim.


                     " Hayal perdesinde oynar,
                            Kaybedilen anılar.
                      En acı düşleri oynar gölgeler,
                           Biten aşkları , Hala seven aşıkları..   
                                                                                 "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder